Türkiye'nin yüzde kaçı okuma yazma bilmiyor ?

Erdurdu

Global Mod
Global Mod
Türkiye'de Okuma Yazma Oranı: Geçmişten Günümüze ve Geleceğe Dair Bir Değerlendirme

Bir Forum Üyesinin Düşünceleri: Okuma Yazma Bilmemek, Toplumsal Bir Yük Mü?

Hepimiz eğitimin toplumların gelişimindeki ne kadar önemli bir rol oynadığını biliyoruz, değil mi? Ancak son yıllarda Türkiye’deki okuma yazma oranları üzerine düşündükçe kafamda bir soru belirdi: Bu oran gerçekten ne kadar yüksek? Hangi kısımlar hala geride kalmış ve bu durumun toplumsal etkileri neler olabilir? Merak ettim, ve biraz araştırma yaparak okuma yazma oranlarının günümüzdeki durumu hakkında daha fazla bilgi edinmeye çalıştım.

Görünüşe göre, okuma yazma bilmeyen nüfus, zamanla azalsa da hala belirli bölgelerde ciddi bir sorun olmaya devam ediyor. Peki, bu sadece bir sayı meselesi mi yoksa bu sorunun kökenlerine inmek ve gelecekte nasıl çözüleceği üzerine düşünmek daha önemli bir mesele haline gelmiş olabilir mi? Forumdaki arkadaşlarımın bu konuda ne düşündüğünü çok merak ediyorum. Hadi gelin, birlikte tartışalım.

Türkiye’de Okuma Yazma Bilmeyenlerin Oranı: Veriler Ne Söylüyor?

Son verilere göre, Türkiye'de okuma yazma bilmeyen kişi sayısı 2023 itibarıyla %2,5 civarlarında. Bu oran oldukça düşük görünebilir ama dikkate almanız gereken bir başka faktör de okuma yazma bilmeyenlerin çoğunun kırsal kesimlerde yaşadığı ve genellikle kadınlardan oluştuğudur. Özellikle kadınlar arasında okuma yazma bilmeyenlerin oranı erkeklere göre daha yüksek ve bu, toplumun cinsiyet eşitsizliğine dair ciddi bir yansıma olarak karşımıza çıkıyor.

Günümüzde büyük şehirlerdeki okuma yazma oranları oldukça yüksek, ancak kırsal alanlarda eğitim imkânları ve kültürel engeller, okuryazarlık oranlarını olumsuz etkiliyor. Bunun yanı sıra göçmenler, mülteciler ve bazı marjinal gruplar da okuma yazma bilmeyenler arasında yer alabiliyor. Bu veriler ışığında, okuma yazma bilmeyenlerin oranını sadece bir sayı olarak değerlendirmek yanıltıcı olabilir; çünkü arka planda önemli toplumsal ve kültürel faktörler var.

Tarihsel Kökenler: Okuma Yazma Eğitiminin Türkiye’deki Evrimi

Osmanlı döneminden Cumhuriyet’e geçiş sürecine baktığımızda, okuma yazma oranının çok düşük olduğunu görebiliyoruz. Özellikle köylü nüfusun büyük bir kısmı okuma yazma bilmemekteydi. 19. yüzyılın sonlarına doğru, bazı reformist padişahların eğitim reformlarına yönelik adımları olsa da, bu yalnızca elit sınıfı etkileyen bir durumdu. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, Mustafa Kemal Atatürk'ün öncülüğünde okuma yazma seferberliği başlatıldı. Halk Evleri, köy enstitüleri gibi projelerle, daha geniş halk kitlelerine eğitim ulaşmaya başladı. Ancak yine de bu süreç, özellikle kırsal bölgelerde yavaş ilerledi ve kadınların eğitimi hala ciddi bir engelle karşı karşıyaydı.

Bununla birlikte, 1950'lerden sonra eğitimdeki olumlu gelişmeler ve devletin eğitime verdiği önemle birlikte, okuma yazma oranları artış gösterdi. Fakat eğitim sistemindeki eksiklikler, özellikle kırsal kesimdeki geleneksel yapılar, hala bu sorunun çözülmesinde engel teşkil ediyor.

Kadınlar ve Okuma Yazma: Empatik Bir Bakış Açısı

Kadınların okuma yazma bilmemesi, toplumsal bir sorun olmanın çok ötesine geçiyor. Sadece bireylerin değil, tüm toplumun gelişimini engelleyen bir durum. Kadınların eğitimi, genellikle ailelerin ekonomik ve sosyal durumlarıyla, kültürel normlarla ve hatta bazen dini inançlarla sınırlı kalıyor. Eğer kadına okuma yazma öğretilemezse, o kadının topluma katkı sağlayabilmesi de engelleniyor. Kadınların eğitimi, sadece kendilerini değil, çocuklarını da etkiliyor. Eğitimsiz bir kadının çocuklarının eğitim seviyesinin daha düşük olması, eğitimde fırsat eşitsizliğini artıran bir kısır döngü oluşturuyor.

Birçok forum üyesi, kadınların eğitimine verilen önemin arttırılması gerektiğini savunuyor. Kadınların eğitimi, yalnızca bireysel bir özgürleşme değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitsizliğini kırmak için de bir araç. Bu, kadınların kendi hayatlarını şekillendirmelerine ve toplumun daha eşitlikçi bir hale gelmesine olanak sağlar.

Erkeklerin Perspektifi: Stratejik Bir Bakış

Erkeklerin bakış açısı ise genellikle daha stratejik ve çözüm odaklı olabilir. "Okuma yazma bilmeyen nüfusu azaltmak, ülkenin ekonomik kalkınmasını hızlandırır" diyebiliriz. Çünkü okuryazar bir toplum, sadece daha nitelikli iş gücüne sahip olmakla kalmaz, aynı zamanda daha bilinçli seçimler yaparak daha verimli çalışır. Bu bakış açısı, devletin eğitim politikalarını şekillendirirken önemli bir strateji haline gelir. Erkeklerin bu sorunu çözmeye yönelik daha analitik bir yaklaşım sergilediğini söylemek yanlış olmaz. Birçok forum üyesi, hükümetin bu soruna odaklanarak kırsal bölgelere daha fazla kaynak ayırması gerektiğini vurguluyor. Okul ve eğitim altyapısı güçlendirilmeden, eğitimde eşitlik sağlanması oldukça zor.

Gelecek: Ne Olacak?

Eğer mevcut eğitim politikaları güçlendirilir, kız çocuklarının eğitimi öncelik haline getirilirse, okuma yazma bilmeyen oranı daha da düşebilir. Ancak bu sorunun çözülmesi sadece eğitim altyapısının güçlendirilmesiyle sınırlı kalmamalıdır. Toplumun bilinçlenmesi, eğitimin toplumsal bir değer olarak kabul edilmesi ve kadınların eğitimine daha fazla odaklanılması gerekmektedir.

Sizce eğitimdeki bu eşitsizliği ortadan kaldırmak için ne gibi adımlar atılabilir? Eğitim politikalarındaki değişiklikler bu konuda ne kadar etkili olabilir? Gelecekte okuma yazma bilmeyen oranını tamamen sıfırlamak mümkün mü? Bu soruları birlikte tartışmak gerçekten çok ilginç olurdu.