Efe
New member
Orjin Grup Ne İş Yapar? Sosyal Faktörler Üzerinden Bir Tartışma
Merhaba arkadaşlar,
Uzun zamandır kafamı kurcalayan bir konuyu buraya taşımak istiyorum. Orjin Grup denilince çoğu kişinin aklına AVM’ler, iş merkezleri ya da inşaat yatırımları geliyor. Gerçekten de şirket Türkiye’de ve uluslararası ölçekte gayrimenkul geliştirme, alışveriş merkezi işletmeciliği ve ticari gayrimenkul yönetimi alanında faaliyet gösteriyor. Ancak bana kalırsa bu tip büyük ölçekli şirketlerin yaptığı iş sadece ekonomik yatırımlardan ibaret değil. Onların inşa ettiği mekânlar, aslında toplumun sınıf, cinsiyet ve ırk ilişkilerini de şekillendiren bir yapıya dönüşüyor. Bu yüzden konuyu biraz daha sosyal bir gözle irdelemek istiyorum.
Kadınların Mekânlarla Kurduğu İlişki
Kadınlar, toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle kamusal alanda daha farklı deneyimler yaşıyor. Bir alışveriş merkezine gittiğimizde, kadınların hem tüketici olarak hedef kitle haline getirildiğini hem de o mekânlarda güvenlik, hijyen, çocuk bakım odaları gibi detaylara erkeklerden çok daha fazla dikkat ettiğini görüyoruz. Orjin Grup’un geliştirdiği mekânlarda da bu durum gözlemlenebilir. AVM’ler sadece alışveriş değil, aynı zamanda kadınların çocuklarıyla vakit geçirebildiği, arkadaşlarıyla buluşabildiği güvenli alanlar gibi sunuluyor. Ama burada önemli bir soru var: Kadınlara gerçekten özgürlük mü sağlanıyor, yoksa kapitalist sistemin sunduğu sınırlı bir “kontrollü özgürlük” mü?
Örneğin düşük gelirli kadınların bu mekânlara erişimi çok daha kısıtlı. Ürünlerin fiyatları, mekânların bulunduğu lokasyonlar ya da sosyo-ekonomik statü farklılıkları, kimlerin bu alanlara rahatlıkla girebildiğini, kimlerin kenarda kaldığını belirliyor. Bu açıdan bakıldığında, Orjin Grup’un yaptığı iş, kadınların sınıfsal eşitsizliklerle birleşen bir tüketim deneyimi yaşamasına aracılık ediyor. Yani toplumsal cinsiyetle sınıf faktörü burada kesişiyor.
Erkeklerin Çözüm Odaklı Yaklaşımı
Erkekler açısından mesele biraz farklı işliyor. Çoğu zaman erkekler bu mekânlara iş odaklı, yatırım odaklı ya da bir “aile sağlayıcısı” kimliğiyle yaklaşıyor. Tartışmalarda ise erkekler genellikle “Çözüm ne olabilir?” sorusunu öne çıkarıyor. Birçok erkek için mesele, kadınların ya da farklı sınıflardan insanların mekânı nasıl deneyimlediği değil, bu mekânların “daha verimli, daha güvenli, daha sürdürülebilir” hale getirilmesi oluyor. Bu yaklaşımda kötü niyet aramak gerekmiyor, ancak empati kısmı çoğu zaman eksik kalıyor.
Belki de bu noktada yapılması gereken şey, erkeklerin çözüm odaklı pratik bakış açısını kadınların empatik deneyim anlatılarıyla birleştirmek. Böylece Orjin Grup gibi büyük şirketler sadece ekonomik fayda değil, sosyal fayda da üreten bir çizgiye çekilebilir.
Irk ve Kültürel Çeşitlilik Bağlamı
Türkiye’de göçmen işçilerin ve farklı etnik kökenlere sahip insanların bu tür mekânlarda nasıl konumlandığını da düşünmek gerekiyor. Alışveriş merkezlerinde güvenlik görevlisi, temizlik personeli ya da düşük ücretli hizmet çalışanı olarak genellikle göçmenler veya toplumun alt sınıflarına mensup kişiler çalışıyor. Onların deneyimleri ise çoğu zaman görünmez kılınıyor.
Müşteriler için lüks ve konfor anlamına gelen bir mekân, çalışanlar için düşük ücret, uzun mesai ve güvencesizlik anlamına gelebiliyor. Bu noktada ırk, sınıf ve toplumsal cinsiyet faktörleri iç içe geçiyor. Özellikle göçmen kadın işçiler için durum çok daha ağır; hem cinsiyetlerinden dolayı hem de etnik kimliklerinden dolayı çifte dezavantaj yaşıyorlar.
Sınıf Eşitsizliğinin Belirleyici Rolü
Orjin Grup’un projeleri genellikle kentin merkezî ve prestijli bölgelerinde yükseliyor. Bu da mekânın kimlere hitap ettiğini açıkça gösteriyor. Yüksek gelir grubuna yönelik tasarlanan bu alanlar, toplumun farklı sınıfları arasında görünmez duvarlar oluşturuyor. Alt sınıflar bu mekânlarda “misafir” gibi, üst sınıflar ise “sahip” gibi hissediyor. Bu durum, kapitalist sistemin şehirlerdeki mekânsal yansımasının çok somut bir örneği.
Toplumsal cinsiyetle sınıf arasındaki ilişki burada da dikkat çekiyor. Örneğin üst sınıfa mensup bir kadın için alışveriş merkezi sosyalleşme ve keyif alanı iken, alt sınıfa mensup bir kadın için bu mekân bir “ulaşılmazlık” sembolü olabiliyor. Yani aynı mekân, farklı sınıflar için çok farklı anlamlar taşıyor.
Empati ve Çözümün Birleştiği Nokta
Bence en kritik mesele şu: Orjin Grup gibi şirketlerin iş modeli sadece ekonomik değer üretmeye odaklı olmamalı. Bu şirketlerin yarattığı mekânlar, toplumun farklı kesimlerinin ihtiyaçlarını gözeten, eşitsizlikleri derinleştirmeyen alanlar haline getirilebilir. Kadınların empatik deneyimlerini, erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımıyla bir araya getirmek, daha kapsayıcı bir şehir hayatı yaratmanın kapısını aralayabilir.
Mesela çocuk bakım hizmetleri sadece alışveriş yapan anneler için değil, aynı zamanda orada çalışan kadın işçiler için de sağlanabilir. Yalnızca yüksek gelir grubuna değil, her kesimden insana hitap eden sosyal alanlar oluşturulabilir. Irk ve etnik köken ayrımı gözetilmeksizin çalışanlara adil koşullar sağlanabilir.
Forumda Tartışmaya Açık Sorular
Benim aklıma takılan bazı sorular var ve burada tartışmaya açmak istiyorum:
- Orjin Grup gibi dev gayrimenkul şirketleri, mekân tasarlarken toplumsal cinsiyet faktörünü ne kadar dikkate alıyor olabilir?
- Alt sınıfların da kendini rahat hissedebileceği, daha demokratik kamusal alanlar yaratmak mümkün mü?
- Göçmen işçilerin görünmez emeğini görünür kılmak için neler yapılabilir?
- Kadınların empatik deneyimleri ile erkeklerin çözüm odaklı bakışını bir araya getirecek ortak platformlar kurulabilir mi?
Sonuç Yerine
Orjin Grup’un yaptığı işler, sadece “AVM işletiyorlar” diye özetlenecek kadar basit değil. Onların inşa ettiği mekânlar, toplumsal cinsiyet, sınıf ve ırk ilişkilerini somut bir şekilde şekillendiriyor. Bizler de bu mekânlarda yaşayan, çalışan ya da tüketici olarak bulunan insanlar olarak deneyimlerimizi paylaşarak daha adil ve kapsayıcı bir toplumsal düzenin kurulmasına katkı sağlayabiliriz.
Benim bakış açım böyle. Şimdi sizlerin düşüncelerini merak ediyorum: Orjin Grup’un yaptığı işler toplumsal eşitsizlikleri yeniden üretiyor mu, yoksa dönüştürme potansiyeli de var mı? Sizce bu konuda nasıl bir yol izlenmeli?
Merhaba arkadaşlar,
Uzun zamandır kafamı kurcalayan bir konuyu buraya taşımak istiyorum. Orjin Grup denilince çoğu kişinin aklına AVM’ler, iş merkezleri ya da inşaat yatırımları geliyor. Gerçekten de şirket Türkiye’de ve uluslararası ölçekte gayrimenkul geliştirme, alışveriş merkezi işletmeciliği ve ticari gayrimenkul yönetimi alanında faaliyet gösteriyor. Ancak bana kalırsa bu tip büyük ölçekli şirketlerin yaptığı iş sadece ekonomik yatırımlardan ibaret değil. Onların inşa ettiği mekânlar, aslında toplumun sınıf, cinsiyet ve ırk ilişkilerini de şekillendiren bir yapıya dönüşüyor. Bu yüzden konuyu biraz daha sosyal bir gözle irdelemek istiyorum.
Kadınların Mekânlarla Kurduğu İlişki
Kadınlar, toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle kamusal alanda daha farklı deneyimler yaşıyor. Bir alışveriş merkezine gittiğimizde, kadınların hem tüketici olarak hedef kitle haline getirildiğini hem de o mekânlarda güvenlik, hijyen, çocuk bakım odaları gibi detaylara erkeklerden çok daha fazla dikkat ettiğini görüyoruz. Orjin Grup’un geliştirdiği mekânlarda da bu durum gözlemlenebilir. AVM’ler sadece alışveriş değil, aynı zamanda kadınların çocuklarıyla vakit geçirebildiği, arkadaşlarıyla buluşabildiği güvenli alanlar gibi sunuluyor. Ama burada önemli bir soru var: Kadınlara gerçekten özgürlük mü sağlanıyor, yoksa kapitalist sistemin sunduğu sınırlı bir “kontrollü özgürlük” mü?
Örneğin düşük gelirli kadınların bu mekânlara erişimi çok daha kısıtlı. Ürünlerin fiyatları, mekânların bulunduğu lokasyonlar ya da sosyo-ekonomik statü farklılıkları, kimlerin bu alanlara rahatlıkla girebildiğini, kimlerin kenarda kaldığını belirliyor. Bu açıdan bakıldığında, Orjin Grup’un yaptığı iş, kadınların sınıfsal eşitsizliklerle birleşen bir tüketim deneyimi yaşamasına aracılık ediyor. Yani toplumsal cinsiyetle sınıf faktörü burada kesişiyor.
Erkeklerin Çözüm Odaklı Yaklaşımı
Erkekler açısından mesele biraz farklı işliyor. Çoğu zaman erkekler bu mekânlara iş odaklı, yatırım odaklı ya da bir “aile sağlayıcısı” kimliğiyle yaklaşıyor. Tartışmalarda ise erkekler genellikle “Çözüm ne olabilir?” sorusunu öne çıkarıyor. Birçok erkek için mesele, kadınların ya da farklı sınıflardan insanların mekânı nasıl deneyimlediği değil, bu mekânların “daha verimli, daha güvenli, daha sürdürülebilir” hale getirilmesi oluyor. Bu yaklaşımda kötü niyet aramak gerekmiyor, ancak empati kısmı çoğu zaman eksik kalıyor.
Belki de bu noktada yapılması gereken şey, erkeklerin çözüm odaklı pratik bakış açısını kadınların empatik deneyim anlatılarıyla birleştirmek. Böylece Orjin Grup gibi büyük şirketler sadece ekonomik fayda değil, sosyal fayda da üreten bir çizgiye çekilebilir.
Irk ve Kültürel Çeşitlilik Bağlamı
Türkiye’de göçmen işçilerin ve farklı etnik kökenlere sahip insanların bu tür mekânlarda nasıl konumlandığını da düşünmek gerekiyor. Alışveriş merkezlerinde güvenlik görevlisi, temizlik personeli ya da düşük ücretli hizmet çalışanı olarak genellikle göçmenler veya toplumun alt sınıflarına mensup kişiler çalışıyor. Onların deneyimleri ise çoğu zaman görünmez kılınıyor.
Müşteriler için lüks ve konfor anlamına gelen bir mekân, çalışanlar için düşük ücret, uzun mesai ve güvencesizlik anlamına gelebiliyor. Bu noktada ırk, sınıf ve toplumsal cinsiyet faktörleri iç içe geçiyor. Özellikle göçmen kadın işçiler için durum çok daha ağır; hem cinsiyetlerinden dolayı hem de etnik kimliklerinden dolayı çifte dezavantaj yaşıyorlar.
Sınıf Eşitsizliğinin Belirleyici Rolü
Orjin Grup’un projeleri genellikle kentin merkezî ve prestijli bölgelerinde yükseliyor. Bu da mekânın kimlere hitap ettiğini açıkça gösteriyor. Yüksek gelir grubuna yönelik tasarlanan bu alanlar, toplumun farklı sınıfları arasında görünmez duvarlar oluşturuyor. Alt sınıflar bu mekânlarda “misafir” gibi, üst sınıflar ise “sahip” gibi hissediyor. Bu durum, kapitalist sistemin şehirlerdeki mekânsal yansımasının çok somut bir örneği.
Toplumsal cinsiyetle sınıf arasındaki ilişki burada da dikkat çekiyor. Örneğin üst sınıfa mensup bir kadın için alışveriş merkezi sosyalleşme ve keyif alanı iken, alt sınıfa mensup bir kadın için bu mekân bir “ulaşılmazlık” sembolü olabiliyor. Yani aynı mekân, farklı sınıflar için çok farklı anlamlar taşıyor.
Empati ve Çözümün Birleştiği Nokta
Bence en kritik mesele şu: Orjin Grup gibi şirketlerin iş modeli sadece ekonomik değer üretmeye odaklı olmamalı. Bu şirketlerin yarattığı mekânlar, toplumun farklı kesimlerinin ihtiyaçlarını gözeten, eşitsizlikleri derinleştirmeyen alanlar haline getirilebilir. Kadınların empatik deneyimlerini, erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımıyla bir araya getirmek, daha kapsayıcı bir şehir hayatı yaratmanın kapısını aralayabilir.
Mesela çocuk bakım hizmetleri sadece alışveriş yapan anneler için değil, aynı zamanda orada çalışan kadın işçiler için de sağlanabilir. Yalnızca yüksek gelir grubuna değil, her kesimden insana hitap eden sosyal alanlar oluşturulabilir. Irk ve etnik köken ayrımı gözetilmeksizin çalışanlara adil koşullar sağlanabilir.
Forumda Tartışmaya Açık Sorular
Benim aklıma takılan bazı sorular var ve burada tartışmaya açmak istiyorum:
- Orjin Grup gibi dev gayrimenkul şirketleri, mekân tasarlarken toplumsal cinsiyet faktörünü ne kadar dikkate alıyor olabilir?
- Alt sınıfların da kendini rahat hissedebileceği, daha demokratik kamusal alanlar yaratmak mümkün mü?
- Göçmen işçilerin görünmez emeğini görünür kılmak için neler yapılabilir?
- Kadınların empatik deneyimleri ile erkeklerin çözüm odaklı bakışını bir araya getirecek ortak platformlar kurulabilir mi?
Sonuç Yerine
Orjin Grup’un yaptığı işler, sadece “AVM işletiyorlar” diye özetlenecek kadar basit değil. Onların inşa ettiği mekânlar, toplumsal cinsiyet, sınıf ve ırk ilişkilerini somut bir şekilde şekillendiriyor. Bizler de bu mekânlarda yaşayan, çalışan ya da tüketici olarak bulunan insanlar olarak deneyimlerimizi paylaşarak daha adil ve kapsayıcı bir toplumsal düzenin kurulmasına katkı sağlayabiliriz.
Benim bakış açım böyle. Şimdi sizlerin düşüncelerini merak ediyorum: Orjin Grup’un yaptığı işler toplumsal eşitsizlikleri yeniden üretiyor mu, yoksa dönüştürme potansiyeli de var mı? Sizce bu konuda nasıl bir yol izlenmeli?